Osmanlı'da Hoşgörü Osmanlı Devleti'nin 624 yıl gibi uzun bir süre boyunca ayakta kalmasının sırrı, "Hoşgörü ve Adalet" ilkelerinde gizlidir. Tarihi boyunca en haşmetli ve büyük hükümdarları, bu ilkelere her ne olursa olsun sadık kalmışlardır. Bu nedenle Osmanlı Devleti, o dönemin şartları gereğince uzun bir süre varlığını sürdürebilmiştir. Osmanlı'da hoşgörü ve adalet, başka devletler tarafından benzeri görülmemiş bir şekilde uygulanmıştır. Osmanlı'da bir savaş ahlakı vardı ve savaşlara katılmayan sivillere zarar verilmezdi. Savaştan zaferle döndüklerinde, halka şu şekilde seslenirlerdi: "İsteyen çekip gidebilir, istemeyen özgürce şehrinde yaşamını eskisi gibi sürdürebilir." Bu tavır, Osmanlı'nın hoşgörülü ve sevecen yapısının bir yansımasıydı. Osmanlılar, çok hayırlı işler yaparak ve ihsanda bulunarak, 6 asır boyunca ayakta kalabilmiştir. Yavuz Sultan Selim Han Yavuz Sultan Selim Han, Osmanlı Sultanları içerisinde saltanatı en kısa süren padişahlardan biridir. Bu kısa sürede yaptığı büyük işler ise onun adını tarihe altın harflerle yazdırmıştır. Kendisi adaletli ve celalli bir mizaç sahibiydi ve "Dünya iki sultana az, bir sultana çoktur" sözüyle tanınır. Yavuz Sultan Selim Han, sekiz yıllık saltanatında Asya ve Afrika seferlerini tamamlamış ve Avrupa'ya sefere çıkmaya hazırlanmıştır. Selim Han'ın Avrupa seferi için hazırlandığını duyan Papa, tüm Avrupa kiliselerinde ayinler düzenletmiş ve Avrupa'yı korku sarmıştır. Osmanlı Devleti, 600 yılı aşkın süredir geniş bir coğrafyada adaleti sağlamış ve halkına karşı hoşgörülü bir yaklaşım sergilemiştir. Selim Han, bir fermanla İstanbul'da yaşayan Ermeni ve Rumların evlilikleri sırasında kanunsuz vergi alınmamasına büyük önem vermiştir. Ermeni ve Rumlara Yönelik Hoşgörü 14 Aralık 1793 tarihli bir fermanda, Selim Han, İstanbul ve civarında oturan Ermeni ve Rumların evlilikleri sırasında resmi vergi ve harçlardan başka kanunlara aykırı şekilde para talebiyle rencide edilmemeleri ve fakir halkın himayesine dikkat edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Fermanda, bu emre uyulması ve aksi davranışlardan sakınılması gerektiği vurgulanmıştır. Osmanlı Devleti, hakimiyeti altındaki bölgelerde yaşayan halka din ve ırk ayrımı yapmadan meşru yaşam tarzlarına müdahale etmemiştir. Ağır vergilerle halkı sömürmemiş, çiftçilik ve hayvancılıkla geçinen insanların kazançlarına göz dikmemiştir. Kıyafet ve siyasi görüşlerinden dolayı kimse öldürülmemiştir. Ancak, Avrupa'nın Osmanlı'dan sonra gelen uygulamaları doğrultusunda sözde medeniyet getirilmiş olsa da, eski günlerin özlemi duyulmuştu. Osmanlı Devleti de zaman zaman istisnalar yaşamış ve hoşgörü ile adalet değerlerine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmuştur. |